top of page
Yazarın fotoğrafıAttila Gursel

Bavyera eyaletinin başkenti Münih- Birinci gün sabah

Güncelleme tarihi: 14 Mar 2019

Martın başında iş ve eğlenceyi bir araya getirip Münih'e gittik. Ankara'dan Münih'e Sunexpress Hava Yolları ile direkt uçuş çok büyük kolaylık oldu bize. Üstüne üstlük sabah 6'da kalkan uçak üç saat yolculukla Almanya saatiyle 7'de Münih'e indi. Böylece önümüzde bütün gün vardı. Hava alanından şehir merkezindeki merkez istasyona (Hauptbahnhof) raylı ulaşım (S-Bahn) sadece 40 dakika sürdü. S1 ve S8 hava alanından ve hava alanına ulaşımda kullanılabilecek hatlar.


Otelimiz tren istasyonuna 5 dakika mesafede olduğundan çabucak bavullarımızı bırakıp gezimize başladık. Mart ayı hala çok soğuk bir hava olduğundan havuzların çoğu ahşap bir yapıyla korumaya alınmıştı. St. Petersburg'ta da aynı şekilde üstü örtülmüş heykellerle karşılaşmıştık. BigBoy travel sitesinden edindiğimiz turu hayata geçirdik. Bir gün içinde neredeyse eski şehir meydanında görebileceğimiz her yeri gördük.


Münih gezimizle ilgili bazı özel durumları da belirtmek isterim. 2-4 Mart arasındaki gezimiz Münih karnavalının son günlerine denk geldi. 4 Mart Pazartesi tatildi. Daha önce Düsseldorf gezimiz de karnavala denk gelmişti. Münih'te yaşayan bir Alman arkadaşımız (kendisi aslen Bavyeralı değil) karnaval deyince Düsseldorf, Köln gibi Westfalen eyaletinin şehirlerinin ünlü olduğunu, Bavyeralıların bırakın karnaval yapmayı, eğlenmeyi bile bilmediğini söylemişti. Yaşlıların somurtkan ve nemrut olduğunu ve böyle kişilerin suni olarak eğlenmeye çalışmalarının çok da kötü göründüğünü ifade etmişti. Ancak her nasıl düşünürse düşünsün, gerçek her ne olursa olsun Münih'i Münih yapan elbette Octoberfest. Münih'i esas o sırada görmek gerektiğini düşünüyorum. Pazar günleri ve resmi tatil günlerinde restoranlar ve bar-kafeler haricinde hiçbir yer açık değil. Bakkal, market alışverişiniz varsa bir gün önceden yapın. Münihe alışveriş amacıyla gittiyseniz ya da üç beş hediyelik eşya alırım diyorsanız da durum aynı.

Turumuza başlamadan önce şehrin dört bir yanına yayılmış kafelerden birinde hem kahvaltı yaptık hem de güzel bir espresso içtik. Yol yorgunluğunu biraz da olsa atıp yürümeye ve şehri keşfetmeye başladık.


Alter Justizpalast

Haritanın 1 nolu noktası değil de 35 nolu noktası bizi ilk karşılayan bina oldu zira tam da yürüyerek bu binanın yanından geçerek başlangıç noktasına ulaştık. Bu bina (35) Eski Adalet Sarayı (Alter Justizpalast). 1890 yılından kalma binanın cam kafes çatısı içeriyi ışıkla dolduruyor.




1 nolu nokta Karlsplatz/Stachus Meydanı ve kapısı 1302 yılında şehir dış duvarlarını aşacak şekilde büyüyünce inşa edilmiş. Esas ismi Yeni Ev Kulesi (Neuhauser tor) olan yapının kuleleri zaman içinde yıkılmış ve geriye şehrin merkezine açılan kapı kalmış. Yüksek merkezi kule 1857 yılında barut deposu olarak kullanılırken barutların patlaması sonucu yıkılmış.


Karlsplatz



Bu kapıdan girince hemen solumuzda kalan minik çeşme (Brunnen Buberl) güvercinler için ideal bir su içme yeri olmuş. 1895'te şehrin merkezine koyulan bu çeşmede Orman tanrısı Satyr çıplak bir çocuğa ağzıyla su fışkırtırken çocuk da eliyle yüzünü kapıyor. Önceleri çocuğun tamamıyla çıplak olmasına kızan halk daha sonra bu çeşmeyi çok sevmiş. Çeşme 1972 yılındaki Münih Olimpiyat Oyunlarından önce şu anda bulunan yerine taşınmış.


Citizen's Hall Church (Bürgersaalkirche)

Haritamızın 2 nolu noktası aslında 1709 yılında başka bir amaçla yapılmış ama 1778 yılında kiliseye çevrilmiş. Nazilere karşı duran ünlü Cizvit papazı Rupert Mayer de bu kilisenin altında yatıyor.


Richard Strauss çeşmesi

Dedim ya, bu mevsimin en kötü tarafı neredeyse bütün çeşmelerin bir tarafının ahşap koruma altına alınması. Bu uzun çeşme ünlü kompozitör Richard Strauss'un en ünlü operası Salome anısına tasarlanmış. Çeşmenin etrafındaki 6 farklı kabartma rölyef operanın 6 farklı sahnesini betimliyor. Pek de göze çarpmayan bu eser aslında bir çok sanatsal ögeyi içinde barındırıyor. Haritada da 3 nolu nokta.

4 nolu yer şehrin en güzel kiliselerinden biri olan Saint Michael Kilisesi (Michaelskirche). Bu kilisenin ön cephesinde bulunan heykellerden bir tek iki kapı arasındaki büyük bronz şeytanla savaşan Archangel Michael heykeli. İçerideki tablolar, çarmıha gerilmiş İsa heykeli ve diğer sanat eserlerinin yanı sıra Almanya'nın belki de en ünlü kalesini (Neuschwanstein) yaptıran "Deli" King Ludwig II 'nin de bulunduğu kırk kadar kraliyet ailesi mensubunun mezarları da bu kilisede.



Neuschwanstein




Harita bizi bu noktada geriye döndürüp şehrin güneyine doğru götürdü. Burada da bir çok tarihi bina ve ilginç mekan gördük ama bunu yapmayıp doğruca devam etseydik hem mekan algımız şaşmayacaktı (sonradan en azından birinci gün bir türlü neresi nereye çıkıyordu bulamadık) hem de çok fazla bir şey kaybetmeden önemli mekanlarda daha çok keyif çıkarabilecektik. Siz eğer isterseniz 5-9 nolu noktaları es geçip merkeze doğru solunuzda kalan iki çok ünlü hediyelik eşya mağazasına uğrayıp sonra da tam karşılarındaki aralıktan Eski Sığır Pazarı Meydanı'na (10) atlayabilirsiniz.

Biz haritaya sağdık kaldık ve güneye doğru giden yola daldık. Önce Saint Anna Kilisesi (Damenstiftskirche) (5) ardından Asamhof Pasajına (6) girdik. Yol boyu binaların üstündeki heykelcikler ve rölyefler gerçekten büyüleyiciydi. Sonra şehrin dış dört kapısından (bugün ayakta sadece üçü kalmış) biri olan Yeni Sendlinger Kapısı'nı (Sendlinger Tor) (8) ziyaret ettik. Kapının önünde enfes çay çeşitleri, el yapımı çikolatalar ve şekerlemeler olan bir dükkandan biraz hediyelik aldık.


Sendlinger Kapısından başlayıp şehir merkezine kadar giden uzun sokak yine kapıyla aynı adı taşıyan Sendlinger Caddesi. Cadde boyu çok güzel dükkanlar ve kafeler var. Ayrıca bu caddenin üstündeki Saint Johann Nepomuk/Asam Kilisesi (Asamkirche) (7) yüksek tavanlarıyla inanılmaz bir iç mimariye sahip. Bu kadar yol tepip buraları gördüğümüze değecek belki de tek mimari yapı bu kiliseydi.


Haritada 9 numarada iki adet müze bulunuyor: Şehir Müzesi (Münchner Stadtmuseum) ve Yahudi Müzesi. Bizim iki günde müze gezmeye vaktimiz yoktu çok hoşlanmamıza rağmen ama Şehir Müzesindeki şirin kahvede birer kahve içtik.


Haritanın boyalı alanı orijinal şehir surlarının içi; yani başka bir deyişle iç hisar. Sonunda bu bölgeye Eski Sığır Pazarı meydanından girdik. Bu bölgede Aslan Kulesi (Löwenturm), Ruffini Evi (Ruffinihaus), Eski Sığır Pazarı çeşmesi (Rindermarkt) (10) gibi birkaç görülecek nokta var.



Bu alandan düz devam edince Münih kentinin en eski kilisesi olan Aziz Peter Kilisesine (Alter Peterskirche) (11) vardık. Birinci gün sadece dışarıdan gördüğümüz kiliseyi ertesi gün tekrar ziyaret ettik. Buna neden bir anda meydanda başlayan karnaval gösterisi oldu. Kiliseyi unutup direkt Mary Meydanı'na (Marienplatz) (15) yöneldik. Bu meydana daha önce de belirttiğim gibi Aziz Michael Kilisesinden (4) düz devam edip kolayca ulaşabilirdik ki ikinci gün öyle de yaptık.

Marienplatz bizi bir anda büyüledi. Buradaki binaların ihtişamı, göğe yükselen kuleleri, çanları ve saatleriyle tam bir orta çağ şehri simgesiydi. Karnaval dolayısıyla hınca hınç dolu meydan eskiden pazar yeri olarak da kullanılıyormuş. Yeni Belediye Binası meydanı tam anlamıyla hakimiyeti altına alıyor. Üstündeki sayısız heykel, her ne kadar kuşlardan korumak için ağlarla kaplanmış olsa da, gotik mimarinin bizlere ürkütücü hediyeleri.



Marienplatz'da ilk göze çarpan bina elbette saat çanı ve gotik heykelleriyle Belediye binasıydı. Binanın içinde dışı kadar olmasa da etkileyici bir avlu bulunmakta. Saat çanı (Glockenspiel) özellikle saat başlarında turistleri ilgi odağı. Zaten soluk renkli taş binanın tek renkli kısmı da orası.


Meydanın doğusunda bulunan beyaz Eski Belediye Binası (Altes Rathaus) (13) şu anda oyuncak müzesine de ev sahipliği yapıyor. Girişindeki mekanizma müzeye ilgi çekmek için son derece uygun. Meydanda ayrıca Balık Çeşmesi (Fischbrunnen) (14) ve Bakire Meryem sütunu (Mariensäule) bulunuyor.




Balık Çeşmesi hakkında sonradan öğrendiğim bir gelenek var. Paskalya öncesi perhizin ilk çarşambası Ash Wednesday olarak biliniyor. Eşim pazartesi dönmüştü ama ben perşembeye kadar iş için Alman firmalarıyla görüştüm ve çarşamba günü Ash Wednesday'e denk geldi. 1400'lü yıllardan beri o gün halk boş cüzdanlarını bu çeşmenin suyunda yıkayıp gelecek sene dolu olmasını dilermiş. Bu geleneği bilmediğimiz için bu sene cüzdanımız dolamayacak sanırım.



Sabahın erken saatlerinde başlayan turumuzda saat öğlenden sonra bire gelmişti; bizim de karınlarımız acıkmıştı. Sokak yemeklerini özellikle gittiğimiz yerlerde tercih ettiğimiz ve domuz eti, alkol tüketmemek gibi sorunlarımız bulunmadığı için meydanın hemen yakınındaki Erzak Pazarı (Viktualienmarkt) diye bilinen açıklığa doğru seğirttik. Burası 1700'lerden kalma yüzden fazla dükkanı içeren bir meydan. Karnavalın da etkisiyle şen insanlarla dolu meydanda bir yandan bira satanlar, bir yandan sosis, domuz eti başta olmak üzere bin bir çeşit yiyecek standı ve oturacak banklar vardı. Biz de ünlü Bavyera sosislerinden alıp iki bardak birayla karnımızı doyurduk. Gezginlere not: Bavyera'da fıçı bira istediğinizde hiçbir şey belirtmezseniz bardak 1 litrelik geliyor.




25 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


  • Instagram Sosyal Simge
  • Facebook Sosyal Simge
bottom of page