top of page
Yazarın fotoğrafıAttila Gursel

Beni En Güzel Sen Sevdin

Güncelleme tarihi: 12 Mar 2019


“Düşündüm de anne… beni en güzel sen sevdin” diye bir yazıya rastladım dolanırken Tumblr’daki profillerin arasında. Çok hoşuma gitti. Ben de düşündüm. Gerçekten de annemizdir değil mi bizi en güzel seven. Hiçbir karşılık beklemeden, arayıp sormasak da, canını sıksak da, bağırsak da, yorsak da annemiz her şeyin üstüne bir sünger çeker, sarılıp öper, gidiyorsak arkamızdan su dökerdi. Benim için bunlar di’li geçmiş zaman çünkü beni doğurduktan 43 sene 3 gün sonra 29 Şubat 2012 de hayata gözlerini yumdu annem. Babamı annemden 30 sene önce kaybetmiştik zaten hiç doyamadan. Dermiş ki babam anneme hep “Hayatını çocuklarının üstüne kurdun. Çocuklarından başkasını düşünmedin, kendini bile”. Gerçekten de genç yaşta dul kalmasına rağmen bir daha hiç evlenmedi ve henüz 12 yaşında yetim kalan beni layığıyla büyüttü, yetiştirdi. Öyle aman aman bir eğitimi yoktu, hayatında hiç çalışmamıştı. 19 yaşında iki küçük bebekle babamın peşi sıra Çorum’dan Ankara’ya gelmişti. Kim bilir ne zorluklar çekmişti koca şehirde, ne çalkantılar yaşamıştı ruhu? Belki de bu yüzden alışmıştı sigaraya ki sonunda ölümüne de en çok o meret neden olmuştu. Ablamdan 14, abimden 13 sene sonra bana hamile kaldığında istememişti hiç yeni bir çocuk. Utanmıştı 32 yaşında tekrardan anne olmaya. Babam ısrar etmese belki de benden bir sene önceki doğmayan kardeşim gibi beni de aldırırdı. Ama o, hiç de istemediği bana, babamın da ölmesiyle daha çok bağlandı. Beni çok sevdi, üstüme titredi, korudu, savundu, dertlerini paylaştı, bağrına bastı. O en güzel beni sevdi. 

Beni severken hiç sakınmadı, hiç korkmadı, tenzilat yapmadı. Nasıl geliyorsa içinden öyle sevdi. Beni sevgisiyle sıkmaktan çekinmedi. O da neymiş derdi sanırım, sorabilseydim kendisine çekinmedin mi diye. Benden hep bir şeyler bekledi elbet sevgisini sınırsız verirken. Önce orta okulu bitirmemi bekledi, sonra liseyi. İyi bir üniversiteyi kazanmamı bekledi, mezun olmamı bekledi, iş bulmamı bekledi, aile kurmamı bekledi, çocuk sahibi olmamı bekledi, iyi bir çocuk, iyi bir eş, iyi bir baba ve iyi bir insan olmamı bekledi. O, ben ondan kilometrelerce uzağa Arnavutluk'a giderken ses etmedi. Hep çabucak dönerim diye umdu. 17 sene bekledi. Sonunda anne ben döndüm artık dedikten 2 ay sonra çekip gitti. 

O küçük Refet’ini bırakıp gerçek Refet’inin yanına gitti. Babamı çok severdi. Hiç tanımadan, bir nevi görücü usulüyle evlenmişti kendisinden 9 yaş büyük bu adamla. Hiç tanımadığı bir eve gelin gitmişti daha sadece on yedisinde. Ve henüz on dokuzunda iki çocuklu bir anne olmuştu. Anlatırdı bazen, oyun oynarken nasıl yavaşça sokulup korkuttuğunu ablamla abimi. “Daha ben de çocuktum oğlum” derdi. Kocasını ölesiye sevdi. Ona her şeyini verdi. Sorgulamadan, yargılamadan, yılmadan sevdi. Babam hep çocuklarını benden daha çok seviyorsun diye yakınırdı ama bilirdi kendisi de “Rafet'im” derken çıkan sesinin tonundan annemin sevgisinin büyüklüğünü. Babam öldüğünde ne kadar yıkıldığını ise biz biliyoruz. Sanırım babamın hayatında bıraktığı o kocaman boşluğu da benimle doldurdu. Ben o yüzden biliyorum ki abim ve ablamdan daha şanslıydım ufacık bir farkla da olsa. O en güzel beni sevdi.

17 sene boyunca kaldığım Arnavutluk’tayken az ama konsantre aldım sevgisini. Birkaç güne sığdırmaya çalıştık bir koca yılın özlemini. O bana hiç sormadı mutlu musun diye, hiç görmedi yaşadığım yerleri, hiç tanımadı mesela eşimin babasını, hiç yatmadı evimin yatağında. Bilirdi ama halimi, anlardı daha alo derken telefonda. Üstelemezdi gerçi öyle anlatıyım diye ama dert ederdi kendine. En çok da başımı yaslamamı severdi dizlerine. Okşardı usul usul başımı ve kaşırdı sırtımı doyumsuz zevkler vererek. Ben hep derdim “içeriden anne içeriden”. Bir keresinde sürpriz yapıp gelemeyeceğim dediğim halde gitmiştim de bayramda elini öpmeye sonra her bayramda sürpriz yapacağım diye beklemişti. Gelmiyorum anne desem de inanmazdı ana yüreği. Yıllar sonra üç sene beraber geçirdik Antalya’da tatillerimizi ki tadı damağımda hala. Keşke daha çok, daha uzun yapabilseymişiz diyorum bugün bile. Evinden dışarı çıkmazdı çoğunlukla. Bırak Antalya’ya gitmeyi Ankara’da başkasının evinde bile kalmak istemezdi. Ablamların Erdek'teki yazlığına bile gitmezdi. Ablasının Datça'daki evine de en son ben lisedeyken gitmiştik. Antalya’ya da çok ayak diretmişti. Ben yokken faturalarımı kim ödeyecek bile demişti. Sonra gelip de mutlu dönünce eşe dosta akrabaya anlatmıştı da sevinmiştim, unutmam. Hala o birer hafta beraber geçirdiğimiz aklımdaki en taze anılarım annemden kalan, bir de sevgisi; o bağışlayıcı, katıksız, umarsız sevgisi. Beni en güzel annem sevdi.

Bir gün, çat kapı, çıkardım karşısına şimdiki eşimi. Arnavut’un kızı, hayatımın aşkı. Korkmadan elini öptürdüm zira bilirdim o benim sevdiğimi soru sormadan severdi. “Arkadaşım anne” dedim. “Yılbaşını geçirmeye geldik”. Bir şey demedi. Sarıldı öptü. “Hoş geldin kızım” dedi tane tane yüksek sesle, bilmiyor diye Türkçeyi Alketa. Yıllarca yanına gitti yazları Alketa. Türkçeyi de öğrendi bu arada. Ve uzun uzun dinledi annemden beni, ailemi, annemi, babamı. Eskimiş siyah beyaz fotoğraflara baktı saatlerce dinleyip anlamadan kim kimdir. Annem de onu kızı gibi sevdi, belki de oğlunun yerine. Beni en güzel, ölene kadar, annem sevdi. Sevginin güzelini yukarıda uzun uzun anlattım ama bir daha özetleyim. Annem beni karşılıksız, sonuna kadar, yargılamadan, üşenmeden sevdi. Hangi anne farklı sevebilir ki? Şimdi onun ölümüyle sıkışan kalbimin bir tesellisi var; o da böyle bir sevgiye hala sahip olmam. Ne mutlu ki bana beni sadece annem böyle sevmedi; beni onun kadar güzel seven bir de Alketa’m var. Beni hatalarımla, şımarıklığımla, heyecanlarımla, zevklerimle ve çevremle seven, düşüncesizliğime, tembelliğime, ukalalığıma, boşboğazlığıma rağmen seven, sadece anne sevgisi karşılığı bekleyen, güvenli limanım, dostum, yoldaşım, sırdaşım, eşim var. Şimdi her gece yanına uzanırken ve her sabah yüzüne doğru dönük yüzümü ellerinin arasına aldığında, yemek yaparken arkadan sarılıp boynuna ufacık buseler kondurduğumda, Fener bahçe maçında Van Persie (aslında O Dirk Kuyt’u daha çok severdi) gol attığında havalara sıçradığımızda ve biralarımızı tokuşturduğumuzda, en sevdiğimiz lokantada ehli keyiften sek rakısını yudumlayıp annemin o meşhur lafını diline pelesenk edip “ye oğlum ye bizim evde yok” diyerek kahkaha attığında, şükrediyorum. Beni en güzel sen seviyorsun biliyorum. Annem gibi değil ama annem kadar güzel seviyorsun.

80 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


  • Instagram Sosyal Simge
  • Facebook Sosyal Simge
bottom of page