top of page
Yazarın fotoğrafıAttila Gursel

Güzel Anılar Biriktirin


Oğullarımdan büyük olanı 10. sınıfa (lise iki), küçük olanı ise 6. sınıfa (orta iki) gidiyor. Genellikle sabahları okula ben arabayla bırakıyorum ve yine çoğunlukla eve beraber metro ve otobüsle dönüyorlar. Eve dönüş yolu yaklaşık 45-50 dakika. Daha yola çıkmadan okulun içinde buluştuklarında sudan sebeplerden kavga etmeye başlıyorlar ve kendi anlattıklarına göre yol boyu kavga ediyorlar. Bazen beni yoldan arayıp birbirlerini şikayet ediyorlar. Büyük olan Kaan, kardeşi Ozan'ın sorumluluğunun yüküyle korumacılığı abartıyor. Ozan ise haksızlığa uğradığını düşünüp sürekli abisinin ona yaptıklarına benzer karşılıklar veriyor. Bu iş en nihayetinde bir kısır döngüye girmiş durumda. Yine kendi ifadelerine göre birbirlerinden "nefret" ediyorlar. Aslında baktığınızda tipik bir abi-kardeş, ergen-ön ergen çekişmesi. Defalarca bu konu üzerinde konuşup her ikisini de davranışlarına dikkat etmeleri konusunda uyarmamıza rağmen somut hiçbir sonuç alamadık. Benzer bir konuşmayı son olarak Kaan'ın talebiyle dün gece yeniden yaptık. "Son kez uyarıyorum sizi" desem de bunun çekişmelerine, kavgalarına bir son getirmeyeceğini adım gibi biliyorum. Bu çekişmeleri ikisi de olgunlaşınca çok muhtemel sona erecek ve birbirlerine olan sevgileri gün yüzüne çıkacak ama...


Ben babamı çok küçük yaşta kaybettim. İlk okulu bitirmiş (o dönem 5 yıllıktı) Anadolu Lisesi sınavını kazanmış ve Ankara Atatürk Anadolu Lisesine girmiştim. İngilizcem olmadığı için hazırlık sınıfına başlamıştım. İlk dönem bitmiş Şubat tatili olmuştu ki aniden babam bir kalp krizi sonucu öldü. Daha 12 yaşımı doldurmamıştım. Ozan'ın şimdiki yaşındaydım. Babam aniden hayatımızdan çıkıp gitti. Beni ne kadar severdi hatırlamıyorum. Genel olarak sakin mizaçlı, etrafında sevilen, hoş sohbet bir insandı(mış). Beni ara sıra Siteler'deki sunta, kereste satılan mağazasına götürürdü. Birinde esnaf lokantasında yemek yemiştik de dönüşte söğüt dalından düdük yapmıştı. Sanırım en güzel anım bu. Bir de ölmeden yaklaşık bir sene önce kalp krizi geçirip bir müddet evde istirahat etmişti. O günlerden birinde yanına yatıp başımı koluna koymuştum yastık gibi. Şöyle düşündüğümü çok net hatırlıyorum çocuk aklımla; bu benim başıma gelen en güzel şey. Çok mutlu olmuştum.


Babamla ilişkimiz basitti. Sabah erkenden kalkar işe gider, gece geç vakit eve dönerdi. Hafta sonları da çalışırdı sanırım çünkü öyle fazla baba-oğul eğlenceli anılarım yok. Akşam geç gelip televizyonun karşısında çay ya da sodalı ayran içerdi ve kimi zaman eğer keyfi yerindeyse benim istediğim bir konuda kara kalem resim çizerdi; bazen bir kovboy, bazen bir köpek ya da bir ev.


Babam bana hayatı boyunca bir fiske dahi vurmadı. Popoma bir şaplak, suratıma bir tokat ya da başka şiddet içeren bir teması hiç olmadı. Sadece bir kez, hazırlık sınıfındayken, İngilizce'ye çok önem verdiğinden beni yanına çağırıp ne öğrendiğimizi sormuştu. O zamanlar fotokopi makinesi yoktu. Çoğaltılacak dokümanlar elde yazılır sonra ispirto kokan teksir makinelerinde saman kağıtlara çıkartılırdı. Bize de öğretmen birkaç teksir kağıdında hayvan, ülke, meyve ve sebze isimlerinden oluşan listeler vermişti. Hem Türkçeleri hem de İngilizce karşılıkları yazıyordu. Bana çalıştın mı diye sordu, ben de korkuyla çalıştım dedim ki gerçekte çalışmamıştım. Başladı rastgele sormaya ama neredeyse hiçbirini bilemiyordum. Eline 30 cm'lik plastik cetveli aldı ve başladı her bilemediğim kelimede avucumun içine vurmaya. Canım acımıyordu ama içim acıyordu. Başladım ağlamaya. Bunun üzerine sertçe listeleri de alıp gitmemi ve bütün listeleri ezberlememi istedi. Babam hakkındaki en taze, aklımdan hiç çıkmayan anım bu. Diğer anılarımı hatırlamak için çabalamam gerekirken bu kötü anım ne zaman babamı hatırlasam beni buluyor.


Abimle aramızda 13, ablamla 14 yaş fark var. Ne ablamla ne de abimle kardeş ilişkimiz oldu. Yaşça benden çok büyük olmaları bir yana, ablam ben 6 yaşımdayken evlendi, abim ise üniversite okumak için Trabzon'a gitti. İkisini de şu anda tarif edilemez şekilde çok seviyorum. Birçok kardeşi kıskandıracak kadar güzel ilişkilerimiz var ama itiraf ediyorum küçükken abimden hem çok korkar hem de nefret ederdim.


Özellikle babam öldükten sonra bana karşı çaresiz annemin isteğiyle baba figürü olmuştu. Okulda velimdi. Dersler kötü gitti mi benden hesabı o sorardı. Annem iyi polisti abim kötü. Sık sık beni odaya kapatıp vaaz çekerdi. Şu anda benim Kaan'a çektiğim vaazlara benzerdi. Onunla da çocukluğuma dair neredeyse hiç güzel anım yok. Tek aklımda kalan anılar kötü olanlar. O çok genç ve deneyimsizdi, ben çok küçük ve içine kapanık, babasız bir çocuk. İlişkimiz yıllar sonra çok değişti. Korku yerini saygıya, nefret yerini sevgiye bıraktı. Hayatımdaki yeri ve önemi benim için paha biçilmez. Bana hem abi, hem baba hem de hepsinden önemlisi dost oldu. Sevincimi ve üzüntümü, derdimi ve müjdemi paylaştığım eşimden sonra ilk insan.


Ah o anılar yok mu o anılar! Ne varsa o anılarda var. O yüzden diyorum ki çocuklarıma; bir gün bütün bu nefret geçecek, birbirinizi ne kadar sevdiğinizi, ne kadar birbirinize ihtiyaç duyduğunuzu anlayacaksınız. O zaman geldiğinde ağzınızda kötü anıların tadı kalmasın. Çocukluğunuza dair güzel anılar biriktirin. Ne kadar çok güzel anınız olursa o kadar çok mutlu olursunuz.










54 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


  • Instagram Sosyal Simge
  • Facebook Sosyal Simge
bottom of page