top of page
Yazarın fotoğrafıAttila Gursel

Münih-2.gün

Münih'te iki günde ne kadar gezilebilir sorumuza cevap olarak iki alternatif oluştu kafamızda. Birinci gün oldukça yoğun geçmişti. Neredeyse şehrin tadını çıkaramadan (bizim için bir şehrin tadı o şehri yaşayarak- kafelerde oturup güneşlenerek, sokaklarında avare avare dolaşarak, sokak satıcılarından sokak yemekleri yiyerek, insanlarla (turistler değil yerellerle) konuşarak- çıkar.) hızlıca görülebilecek bütün mimari ve kültürel ögeleri görerek birinci gün turumuzu tamamladık. Şimdi ise önümüzde iki seçenek vardı: Ya tüm gün süren ünlü Neuschwanstein Kalesi'ni görüp canımızı çıkaracağız ya da Münih'in tadını çıkaracağız. Doğal olarak ikincisini seçtik ama üçüncü bir günümüz olmadığı için de çok üzüldük.



İkinci güne daha sakin başladık. Kahvaltımızı yapıp ilk günkü rotamıza benzer bir şekilde şehrin kalbine Marienplatz'a indik. Günümüz güneşle yıkanıyordu. Hafif serin ama enfes bir gün vardı önümüzde. Hemen meydana nazır bir kafeye yerleşip kahve ve alman pastalarımızı istedik. Etrafta karnaval havası devam ediyordu.



Saat 11'e doğru D vitamini eksikliğimiz gidermiş olarak bir gün önce içine girmediğimiz Aziz Peter Kilisesine (Alter Peterskirche) girdik. İnce uzun yapının içinde en ilgi çekici obje Aziz Munditia'nın mücevher kaplı iskeletiydi.


Kilisenin 1,5 euro karşılığı çıkılabilen bir çan kulesi var. Görüntü gerçekten enfes ancak 306 basamaklı dar merdivenleri tırmanışını biri bana anlatsaydı 50 yaşında bu işi yapmaya kalkışmazdım. Kuş bakışı Münih bu eziyete değmezdi. Üstüne üstlük yukarıya çıktığınızda bir kapıdan seyir balkonuna çıkıp yürüyerek 360 derece görmeniz gerekirken bir yere çakılıp kalan Japon turistler yüzünden neredeyse Marienplatz tarafını doğru dürüst göremememiz de cabasıydı.


Kilisenin çevresinde biraz daha vakit geçirdikten sonra BigBoy sitesinin bize önerdiği ikinci tur olan İngiliz Bahçesine (Englischer Garten) gittik.


İngiliz bahçesi büyüklük olarak Londra'daki Hyde Park ya da New York'taki Central Park'ın iki katı. Eskiden kraliyet geyik avı bahçesi olarak kullanılmış bu yeşil alan şehrin göbeğinde bir vaha. Etrafta koşanlar, köpek gezdirenler, bisiklete binenler, yoga yapanlar, çocuklar, gençler, yaşlılar ve tabii bizim gibi turistler, kimi ararsan var. Havanın soğuk olması hiç dert değil. Bu arada belirtmeden edemeyeceğim; Münih'te toplam 5 gün kaldım ve sokakta başıboş bir tane kedi veya köpek görmedim. Başıboş tek sokak hayvanı güvercindi.

İngiliz bahçesine bir gün önce gezdiğimiz Kraliyet Bahçenin doğu tarafını kaplayan Eyalet İdare Ofisi (Bayerische Staatskanzlei) binasının arkasındaki yolu takip ederek bir alt geçitle ulaştık. Küçük ve derin olmayan bir akarsunun kıyısındaki toprak yolu takip ettik. Bu patika haricinde her yer yemyeşildi. Bu yolda belli ki ata binenler de oluyordu ama biz o gün karşılaşmadık. Patika bizi ilerideki tek tepenin üstündeki Monopteros Pavilion'a (8) götürüyordu. Çan kulesi acılı deneyimimizden sonra yukarı çıkmayı gözümüz yemedi.


Tepenin etrafından dolaşınca birkaç bina ve bir kuleden oluşan, piknik alanı benzeri, bir yere geldik. Bu alanın adı Çin Kulesi Bira Bahçesi (Chinesischer Turm) (9). Alanın ortasında adını aldığı ahşap kule yer alıyordu. Alman bir dostumun anlattığına göre bir Çinli meslektaşı bu kuleyi gördüğünde kesinlikle Çin ile alakası yok demiş. Halbuki bu kule orjinal olarak Çin'den sökülüp buraya taşınmış. Kulenin ikinci katında geleneksel kıyafetleriyle bir bando şarkılar çalıyordu ve bir sürü insan yemek ve içeceklerini alıp kulenin etrafındaki sıra ve masalarda bunları yiyordu. Biz de aynısını yaptık ve biralarımızla etlerimizi müzik eşliğinde afiyetle yedik.



Yemeğimizi yedikten ve müziğimizi dinledikten sonra yine bir gün önce görmediğimiz zafer takına doğru parkın içinden geçerek yol aldık. Parkın içinde gençlik merkezi olarak kullanılan tarihi binanın yanından geçip otobüslerin geçtiği bir yola çıktık ve buradan da parkın dışına.


Yol boyunca gördüğümüz en etkili şey bina büyüklüğünde beyaz bir adam heykeliydi. Uzaylılara benziyordu.


Zafer takı görmeyi planladığımız son yapıydı. Yeni haritamızdaki 10 nolu nokta Siegestor. Takın önündeki Love (aşk) yazısı bonustu. Geçici olarak yerleştirilmiş. Kral 1. Ludwig tarafından 1815'te kazanılan büyük zaferin anısına 1852'de yaptırılan bu zafer takı Paris'tekinden oldukça küçük olmakla beraber (Paris'tekinin üzerine çıkılabiliyordu bile), Roma'dakinin neredeyse birebir kopyası.



Artık karnavala akıp eğlenmekten başka yapacak bir şey kalmamıştı. Biz de aynen öyle yaptık. Marienplatz'daki eğlencelerde bulduk kendimizi.





8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ความคิดเห็น


  • Instagram Sosyal Simge
  • Facebook Sosyal Simge
bottom of page